24 Aralık 2008 Çarşamba

Yeşilçam Çıkmazı


Ah şu çıkmazlar bir türlü çıkamadılar hayatımızdan. Özellikle sinema sektörü içindeyseniz bu çıkmazları her saniye yaşıyabilirsiniz. Hayatın bir çok yerinde olduğu gibi... Bazılarının çıkarları uğruna size istemediğiniz bir şeyleri yaptırmak istemeleri insanın kendisini köle gibi hissetmesine neden olur. Ve eğer bu kişi "köle" kelimesine çok uzak biri olan bir sanatçıysa. Sanatçı olmanız için bakış açınızın diğer insanlardan farklı olması ( dikkat: kendiliğinden bir farklılıktan bahsediyorum yoksa bilerek farklılık değil ya da herkesin gözdesi imaj farklılığı değil) sanatçı olmanızın en büyük nedenlerinden biridir.

Farklı bakmak... Bir insan neden diğerlerinden farklı düşünür ki? Sanırım bunu açıklaması son derece karmaşık ve hem anlamlı hem anlamsız bir açıklama. Yaptığınız ve düşündüğünüz şeyler diğer insanlara saçma geldiğinde onların yaptıklarıda size saçma gelmeye başlar. Bir sanatçının hayatında şimdiki zamandan geçmişe gittiğimizde yaşadıklarını değil yaşadıklarının üzerinde bıraktığı etkiyi görmemiz lazım gelir. Yazı yazarken, resim yaparken, müzik bestelerken, bir film yaparken burda en önemli şey histir. İçinizde bir şeyler hissetmeden güzel ve insanı başka diyarlara götürecek hiç bir şey üretemezsiniz. Daha doğrusu yaptığınız o varlığa sanat eseri denemez. Denilmemelidir. Şu anda bir çoğumuz sanatçı dediğimiz kişilerin yaptıkları gibi... Ve bir şeyler hissetmenin en kolay yolu onu yaşamaktır veya onu farkedebilmek. İşte farketmek içinde diğer insanlardan farklı olmak gerekiyor üste söylediğimiz gibi, yoksa herkes sanatçı olurdu.

Türkiye'de yapılan filmlere ve dizilere baktığımda özellikle dizilerde aşktan başka bir şey hissetmiyor muyuz biz diye bir düşünceye kapıldım. Aşk elbette hayatımızın en büyük parçası ve bu her sanat eserinde olmalı ama bu hep karşı cinse olan aşk olursa biraz adi bir şey olur. İşlenecek o kadar çok aşk var ki biz tek tür aşkta kalmışız ve bunda da pek başarılı olduğumuzu söyleyemiyeceğim. Anne aşkı, adalet aşkı, hayat aşkı, bir bardak aşkı bile olabilir bu sizin üretkenliğinize kalmış. İşte bu evrede gerçek sanatçı işin içine giriyor. Bardak aşkı size çok saçma gelebilir ama bir sanatçı bunu size öyle bir anlatır ki yanıldığınızı anlarsınız o zaman.

Kendi Stiliniz Olsun

Sanatçı kopyacı bir mahluk değildir. Bir sanat dalı içinde bile ayrı bir sanat dalı oluşturacak size özgü orjinal bir stilinizin olması gerekiyor. Mesela Picasso. Sizce o normal bir resim mi yapıyordu? Mesela yazının başlığını oluşturmama yardımcı olan David Lynch. Mesela rap dünyasında kendi tarzını oluşturmuş Sagopa Kajmer. Eğer çok güzel doğa resimleri çiziyorsanız bu çok gerçekci bile olsa değeri pek fazla olmaz. Siz yeteneklisinizdir sadece bu hiç bir zaman yetmez. Sizin sesiniz çok güzeldir ama bir eser üretememişseniz sadece unutulursunuz. Yetenekten öte bir şey daha gerekiyor.

Sanatçı Olduğunuzu Anlamanın En iyi Yolu

Siz eserinize imza atmadan önce insanlar sizin yaptığınızı anlabiliyorsalar siz arık bir sanatçısınız demektir.

Written By : CineWriter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder